Yaranın İçindeki Hakikat: Chiron’un Fısıldadığı Hikaye – Bir Ece

Yaranın İçindeki Hakikat: Chiron’un Fısıldadığı Hikaye – Bir Ece

Ece Türk mitolojisinde hükümdarın annesine verilen isimdi, bir anneye…

Bazen bir haberin satır aralarına sıkışan bir isim, içimize derin bir sızı oturtur. Tanımadığımız halde tanıdık gelen bir ruh, yaşamdaki son yolculuğuna çıkarken bize görünmez bir bağla dokunur. “Yarası neydi?” diye sorarken, aslında kendi yaralarımıza da ayna tutarız.

Bir doğum haritası elime ulaştığında, gözlerim önce Chiron’a kayar. O, insanın en derin yarasını, en kırılgan noktasını anlatır. İçsel yolculuğa çıkış sebebini fısıldar.

Peki bu yol, kendini tanımak için mi?

Yaraları sarmak için mi?

Yoksa içindeki reddedilmiş çocuğu şifalandırmak için mi?

Ve sonra gördüm: 4° Yengeç burcuna yerleşmiş Chiron… 11. evde, Yengeç Mars’ı ile kavuşum yapmış, Uranüs ve Neptün ile karşıtlık içinde, Akrep Ay’ına uzanan bir üçgen oluşturmuştu. Ah, dedim içimden. Bu, bir savaşçının haritasıydı—ama silahı kılıç değil, bilgelikti. Kendi acısını insanlığa şifa olarak sunan bir ruhun izlerini taşıyordu.

Kendi yarasını sarmaya çalışırken, başkalarını beslemeye adanan bir yürek… Hayallerinin peşinden gitmek için defalarca yara alan, ama her seferinde bu yaraları birer öğretiye çevirerek yeniden doğan bir ruh… Kolay değildi doğduğu ellerde beslenememek. Kolay değildi, kendini beslemek zorunda kalmak. Kolay değildi, “Sen güçlüsün, her şeyi tek başına yapabilirsin” denilerek yalnız bırakılmak. Ve en zoru da, bir kalabalığın içinde yalnız hissetmekti.

Ama Chiron’un bilgeliği, işte tam da burada devreye girer. O, yalnızlıktan şifayı yaratmayı öğretir. Kendi yaralarını, başkalarını iyileştirmek için kullanmayı… Ve işte bu haritada da aynı hikaye vardı:

Tek başına bırakılmış ruh, yalnızları bulup onları koruyarak, kollayarak, besleyerek hem kendini hem de başkalarını iyileştirmişti.

Kendi derin açlığını, başkalarını doyurarak gidermeye çalışan bir ruh…

Kendi kırılganlığını, başkalarına güven ve güç vererek dönüştüren bir kalp…

Tıpkı kırılan bir vazonun içini altınla dolduran kintsugi sanatı gibi, Chiron’un öğretisi de buydu: Kırıldığın yer, seni daha da güzel yapabilir. Çünkü gerçek güç, kusursuzlukta değil, kusurların içindeki hikayede saklıdır. Ve bu ruh, her yarasını bir bilgelik çizgisine dönüştürerek yürümüştü bu hayatta.

Bazen ruhlar dünyaya, sadece kendileri için değil, başkaları için de gelirler. Kendi yolculuğunda kaybolmuş gibi görünenler, aslında bir başkasına ışık olmak için o karanlığı deneyimlemişlerdir. Ve sonra… tam da dönüşmek üzereyken, yaşamın kapısından geçip giderler. Ama bıraktıkları iz, hepimizin yaralarına dokunmaya devam eder.

İşte bu yüzden, her doğum haritasına bakarken Chiron’un fısıldadığı hikayeyi duymaya çalışırım. Çünkü bazen, en büyük savaşı verenler en sessiz görünenlerdir. Ve bazen, en derin yaralar en parlak ışığı saklar.

Bloga dön