Aşkın Güzellik ve İyilik Formuna Dönüşme Süreci

Venüs bugünlerde bir sabah yıldızı. Namı diğer Afrodit. Bugün ise Venüs Aslan burcuna giriş yaptı. Işıltısıyla, sahneye çıkışıyla, göz kamaştıran varlığıyla kalpleri tutuşturuyor artık. Dispositörü Güneş ise Başak burcunda. Yani aşk bu günlerde yalnızca gösterişli bir ihtişamla değil, aynı zamanda safiyet, sadelik ve arınma üzerinden kendini ifade ediyor.

Platon’u bilir misiniz? Onun aşk anlayışı yalnızca bedenin çekim gücüyle sınırlı değildi. Platon’a göre aşk “insanı hakikate götüren bir yol” du. O’na göre güzellik bedensel cazibeden başlayıp ruhun inceliğine, erdemlerin uyumuna, düzenin ve yasaların güzelliğine ve nihayetinde saf, mutlak güzelliğe yükselen bir merdivendi. 
Platon şöyle açıklamış bu merdivenin basamaklarını 

✅Önce bir bedenin güzelliğine hayran oluruz.
✅Sonra birçok bedenin güzelliğini fark eder, güzelliğin evrenselliğini görürüz.
✅Ardından ruhun güzelliğine (erdem, karakter, içsel değer) yükseliriz.
✅Sonra kurumların, yasaların, düzenin güzelliğine bakarız.
✅En sonunda ise saf, soyut ve mutlak güzelliği kavrarız demiş  

Gökyüzüne baktığımda işte bu merdiveni görür gibi oluyorum.

İlk basamakta Venüs’ün Aslan’daki gösterişli sabah yıldızı ışığı var 👉dış güzellik, ihtişam, auranın büyüsü. Bu basamakta insan kalbi Afrodit’in altın elmayı Paris’e uzattığı anda olduğu gibi, göz alıcı olanı seçmeye meyleder. Aşk bir oyun, bir sahne, bir dramatik büyü halini alır. 

Bir sonraki basamakta ise Güneş’in Başak’taki dispositörlüğü gözüme takılıyor. Aslan’ın ihtişamını süzen, sadeleştiren, toprağa çeviren bir ışık. Aşk artık yalnızca sahnede bir gösteri değil safiyet, sadakat, bakir bir ruh haliyle yaşanan, yalın bir güzellik oluyor. Sanki Afrodit’in altın tahtı bir anda tarla kokusuna, ellerinde buğday demetleriyle dolaşan Demeter’in saflığına dönüşüyor.

Yolculuk ilerledikçe gökyüzü başka sırlar açıyor. Venüs Aslan, Koç’taki Satürn ve Neptün’le uyumlu açı kuruyor. Bu açı Platon’un merdiveninin üçüncü basamağını hatırlatıyor: ruhun güzelliği ‼️ 
Neptün’ün hayalleriyle Satürn’ün disiplini birleşince, aşk artık yalnızca ihtişam ya da saflık değil aynı zamanda sınırları olan, anlam arayan, gerçeklik ve hayal arasında denge kuran bir yolculuk oluyor. Burada aşk hem sorumlulukla hem de ilhamla şekilleniyor; hem sınır koyuyor hem de sınırları aşan bir vizyon sunuyor.

Ve sonra merdivenin en üst basamağı geliyor. Orada Venüs Pluto’ya karşıdan bakıyor. Bu karşıtlık, Afrodit’in yeraltına inişi gibi. Güzellik, çekim gücü, hazlar… Hepsi Pluto’nun karanlık aynasında çözülüyor, yok oluyor, dönüşüyor. Tıpkı Persephone’nin hikayesinde olduğu gibi aşk, ölümle yüzleşiyor ve sonra yeniden doğuyor. Çünkü Platon’un söylediği gibi “mutlak güzellik yalnızca geçici olanın ötesinde kavranır” Venüs’ün ışığı, Pluto’nun gölgesinde sınanır ihtişam ve safiyet orada yeniden doğar.

💫Aşk, önce ihtişamla göz kamaştırır (Venüs Aslan).
💫Sonra safiyet ve sadelikle arınır (Dispositör Güneş Başak).
💫Ruhun disiplin ve hayallerinde sınanır (Satürn-Neptün üçgeni)
💫Ve en sonunda gölgelerle yüzleşerek yeniden doğar (Venüs–Pluto karşıtlığı)

Bize de bu gökyüzü kombinasyonunda değerlerimizi yeniden gözden geçirerek “hakikat” ile göz kamaştırıcı olan arasındaki farkı ayırt etme fırsatı sunuluyor. Çünkü Venüs Aslan’da kalbimizi parıltılara, gösterişe, büyük romantik jestlere açarken Güneş’in Başak’taki ışığı bize soruyor: “Peki ya tüm ihtişamın ardında kalan öz nedir? Sahici olan ne? Kalbin neye gerçekten değer veriyor?”

Satürn ve Neptün’ün desteğiyle bu sorular daha derinleşiyor hayallerimizin sınırları ile sorumluluklarımızı, ideallerimizin büyüsü ile gerçekliğin toprağını birlikte görebiliyor muyuz?. Ve Pluto’nun karşıtlığı son darbeyi vuruyor “eğer değerlerimiz yalnızca dışsal güzelliklere, geçici hazlara yaslanıyorsa onlar bir gün yok olup gidecek. Ama içten, hakikate bağlı değerler ise Pluto’nun yeraltı ocağında bile yanıp sönmeyecek aksine yeniden doğacak, dönüşecek, sonsuz bir ışığa bürünecek. 

Şems’in dediği gibi aşk benliğin erimesidir. Plüto da benliği çözer, egoyu yakar. Venüs Plüto karşıtlığında kıskançlık, tutku, saplantı gibi gölgeler görünür. Ama bu gölgelerin içinden geçmek, Şems’in dediği “hiçlik” kapısına varmak gibidir. Aşk burada ölümden geçer, yeniden doğar.

Yeniden doğuşlara 🥂